16 Şubat 2014 Pazar

Yaşa ma sevincidir.

Sevincini paylaşmasıdır. Başka bir yaşamla... Başka bir yüzle... Ya da başka bir kokuyla rnı demeli? Kendine has çizgilerini belirlerken hayattan zevk almayı da bilmesidir. Bir kadınla tango yapınca da mutlu olabilmenin filmidir. Bir kadının kokusunu hissederek, yeni hayatlan tanımanın filmi dir bu.
Bir kadının kokusu... Bir erkeğin gözlerinde...
Bin dokuz yüz otuzlu yıllarda Noodles, arkadaşları Max, Patsy ve Cockeye'ı koruyacağı düşüncesiyle, büyük? bir jpyğun planladıklarını polise ihbar eder; ancak arkadaşlarının öldürüldükle^ haberini alır. Bu olayın ardından 35 yılı New York'tan uzakta geçiren Noodles, i arkadaşlarının ölümlerine sebep olduğu düşüncesiyle |^ve ortak paralarını kimin alrnış olabileceğini merak ederek yaşar. Otuz beş yıl sonra ise arkadaşlarının mezarlarının taşındığına dair bir mektup alır. Bu mektubu ona kirnin gönderdiğini öğrenmek için New York'a geri döner. Arkadaşlarının mezarını ziyaret ettiğinde., bu yerin onun tarafından yapıldığını belirten bir tabela ve tabelada asılı duran bir abantirla karşılaşır. Bu anahtar, istasyonda paralarını sakladıkları dolabın anahtarıdır. Noodles, paranın yanı sıra, “Bu senin bir sonraki işjnijvik ödemesi." yazan bir notla karşılaşır. Tüm bunların ne anlama geldiğini öğrenmenin peşinden giderken, çocukluk ve gençlik dönemlerine dair anılarını, arkadaşlarıyla kurdukları çeteyi ve yaptıkları işleri, çocukluktan beri sevdiği Deborah'yı, Deborah'nın onu reddedişlerini, Max'in yaptıkları işleri büyütme çabasını ve kendisinin buna karşı çıkmalarını hatırlar. Yıllar sonra Deborah ile karşılaştığında onun "Sekreter Bailey" ile olan ilişkisini sorgular. Deborah, Noodles'ın Bailey ile görüşmesini engellemeye çalışır; ancak buna engel olamaz. Noodles, Bailey ile görüştüğünde onun Max'in ta kendisi olduğunu öğrenir. Max, Noodles'ın sandığının aksine yıllar önce ölmemiş, Bailey ismini alrnış ve kendi deyimiyle "Noodles'ın hayatını çalmıştır." Şirndi ise Noodles'tan kendisini öldürmesini beklemektedir.
Bir Zamanlar Amerika

*
'Şimdi Geçmişi Özlüyorum'
"Bir Zamanlar Amerika'da", izleyiciyi tek bir konu içinde hapsetmeyen, farklı açılardan baktığınızda size farklı öyküler sunan, hatta bazı sahnelerin yorumunu bütünüyle izleyiciye bırakan çok katmanlı bir film. Dolayısıyla, bu filrni farklı konu başlıkları altında incelemek mümkün. Tarihsel ve siyasal bir dönem, aşk, dostluk, ihanet, bu başlıkların sadece birkaçı. Bu yazıda, birçok kültürde "erkek olrna" ile özdeşleştirilen "güçlü olrna" temasını ve filmdeki karakterlerin, "güçlülerin dünyası"nda var olma mücadelelerini ele almaya çalışacağım.
Güçlü olmak, bu filmde "Ben de varırn," diyebilmenin diğer adı... Belki sadece Fat Moe'nun haricinde, hiçbir karakterin (kadınlar da dahil) reddedemediği; ancak hiçbirinin elinde tutmayı da beceremediği, üzerlerinde Max'in oturduğu taht gibi anlamsız ve iğreti duran bir durum. Bin dokuz yüz yirmili yıllarda New York'ta bir Yahudi rnahallesindeyiz. İmkânların oldukça kısıtlı olduğu ve dış dünyadan nispeten kopuk bir yaşantının sürdüğü bu çevrede "çocuk olmak", çete kurup birileri adına çalışırken bağımsız olup onlarla mücadeleye girebilmek, "sınıf atlama" ve bu dünyanın dışına çıkma ile ilgili hayaller kurabilmek anlamına geliyor. Alexandr turtası ise adeta, bir an önce büyümek ve çocuk kalmak arasında sıkışıp kalmışlığın ironik bir sembolü gibi... Noodles, Max, Patsy, Cockeye, Dorninic ve Deborah'nın bu çevreden aldıkları tek bir mesaj var: Burada, bu konumda olduğun sürece yetersiz ve güçsüzsün! "Güçlü olrna"nın anlamı kişiden kişiye göre değişiyor. Max için güçlü olrnak, nereye harcayacağını bilemeyecek kadar zengin olrnak ve bu uğurda her şeyi yapabilmek dernekken, Deborah için çok çalışmak ve sonunda başarılı ve ünlü biri olmak anlamına geliyor. Noodles ise, hayatının geri kalanını da etkileyecek çatışmasını bu yaşlarda yaşamaya başlıyor. Noodles için arkadaşları hem aile, hem de sözünün geçtiği, önemsendiği bir yer demek. Arkadaşları olmadığında adeta bir hiç ve Deborah'nın deyimiyle "annesi" Max her çağırdığında onun peşinden gitmek dışında fazla bir seçeneği yok gibi... Noodles'ın geleceğe dair belki de tek beklentisi, Deborah ile birlikte olabilmek. Bunun için değişmesi gerektiğinin, gelecekte başka insanların arasında da, arkadaşlarının yanında olduğu gibi güçlü ve söz sahibi biri olması gerektiğinin farkında. Ancak bunu masumiyetini kaybetmeden, "serseri" olmadan yapmanın bir yolunu bilmiyor.
"Sevgilim ak ve kanlı canlıdır. Teni sanki altın kaplamadır. Yanakları sanki birer çiçek tarhıdır. Geçen aralıktan bu yana yıkanmamış bile olsa! Gözleri bir kurnrununkiler gibi bakar. Vücudu parlak bir fildişi... Bacaklarıysa mermerden sütun gibidir.. Pantolonu öyle pistir ki kirden kazık kesilmiştir! Ne olursa olsun, sevilecek biri... Ama beş para etrnez bir serseri olarak kalacak. Ve asla benim sevgilim olamayacak. Utanç verici!"
Bin dokuz yüz otuzlu yıllarda Noodles'ın hapisten çıkmasının ardından, özellikle Max ve Noodles için, çocukluk dönemindeki karakter farklılıklarının daha keskin ayrımına tanık olmaya başlıyoruz. Max işleri
büyütmüştür ve kendisine itiraz eden Noodles'a, "Eğer seni dinliyor olsaydık, hala sokaktaki sarhoşları soymakla uğraşıyor olurduk," diyerek karşı çıkar. Max1n, çocukluk döneminden beri süregelen hırsları ve zengin olrna ile ilgili hayalleri belirginleşmeye başlamıştır. Nereden geldiklerinin sembolü olan "kasketlerini" görmeye bile artık dayanamamaktadır. Noodles ise değişime direnç göstermektedir. Arkadaşlarının yanında yer almasına rağmen yapılan işleri eleştirir; bu eleştirilerin dozu giderek artacak ve arkadaşlarını polise ihbar etmeye kadar varacaktır. Noodles, tıpkı Deborah'nın ona çocukken okuduğu "Süleyman'ın Ezgisi"nde olduğu gibi, fiziksel çevresindeki yaşantısı ile duygularını, isteklerini entegre etmede güçlük yaşamaktadır. Realite onun için giderek sertleşmeye, Noodles ise bu duruma "Dur!" diyemerneye başlamıştır. Deborah'nın karşısına adeta şişirilmiş bir benlik irnajı ile çıkar. Deborah ile zaten ayrı olan dünyaları arasındaki mesafenin daha da keskinleştiğini görmezden gelerek "Ben senin artık redderneyeceğin biriyim," mesajını vermeye çalışır. Deborah onu tercih etmediğinde ise şişirilmiş benliği hızlıca zedelenir ve Deborah'ya bunun bedelini, tecavüz ederek ödetmeye kalkar. Artık realitenin, her ikisi için de, görmezden gelinemeyecek bir tarafı kalmamıştır. Noodles bundan böyle, realiteye göre çok daha esnek olan, "anılarına" saklanacaktır. Belleği, Noodles için, masumiyeti temsil eden Dorninic ve Deborah'ya bir yer bulabildiği, değiştirmek zorunda olmadığı ve asla kaybetmeyeceği güvenli bir liman gibidir. Filrn müziklerinin etkisini de bu noktada yadsımak, hele ki geçmişe burarn burarn özlern kokan "Yesterday" şarkısının tarn da yerine oturduğunu söylemeden geçmek rnürnkün değil.
"Elimizde hatıralarımızdan başka bir şey yok. Cumartesi gecesi o partiye gidersen, hatıralarına 'Elveda!' diyebilirsin."Belki de bu gülümseme, Noodles'ın, uyuşturucunun da etkisiyle, özgür bıraktığı güzel anılarının izidir. Noodles'ın "Buraya kadar olanlar benim için yeterli," dernek istemesidir...
Filmdeki kadın karakterlerin de, birbirlerinden çok farklı çabalarla da olsa, bu "güç/erkek" dünyası içerisinde var olma mücadelesi verdiklerini söyleyebiliriz. Filmde, kadın karakterlerin aşağılandığı birçok sahne karşımıza çıkıyor. Diğer sahnelere kıyasla izleyici için "komik" gelebilecek bir sahnede bile (bebeklerin hastanede değiştirilme sahnesi), babanın, kızları karşısında bir oğlu oluşuyla övünüşünü, yeni doğan oğlunun, kızlardan üstün olduğunu belirtişini ve bebeğin kız olduğunu görünce şaşkınlık duygusunun yanı sıra gizleyemediği tiksinme ifadesini görüyoruz. Bunun yanı sıra, birbirlerinden oldukça farklı karakterler olarak karşımıza çıkan Deborah ve Carol'ın yaşadığı tecavüz sahneleri, Noodles'ın aslında korumak istediği "rnasurniyet"ten ne kadar uzakta durduğunu gösteriyor. Benliği ile ortaya koyamadığı "güç", fiziksel bir gösteri içerisinde, karşısındaki kadının kirn ve nasıl biri olduğundan bağımsız olarak gerçekleşiyor. Güç, Noodles'ın "İstemem, yan cebime koy," dediği bir şey. Güçlü olrnak ile ilgili yaşadığı çatışmalar ve bu çatışmalarla baş edememesi de aslında bu tutumunun bir sonucu.
Karakterlerin bu "var olma" mücadeleleri içerisinde Fat Moe tam bir kontrast oluşturuyor. Erkek olmasına rağmen çeteye dahil değil, ne fiziksel, ne de diğer özellikleriyle güçlü bir figür olarak ortaya çıkıyor. Ancak grup üyelerinin asla reddedernediği, Noodles'ın dönüp dolaşıp kapısını çaldığı, belki de güvendiği tek kişi. Her şeye rağmen kendinden ödün vermeyen, arkadaşına ihanet etmeyen, bu dünyanın içerisinde herkes savrulurken kendi küçük dünyasını korumayı başarabilen tek kişi... Bu yaklaşıma göre belki de Fat Moe, "kendi benliğiyle barışık bir hayat sürdürdüğü için", bu senaryo içerisinde en güçlü olan karakterdir.tezted.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

film izle